Amerika’da, statükonun ürettiği siyah düşmanlığına karşı asil bir duruş sergileyen Malcolm X’i hatırladığımız zaman, beynimizden damarlarımıza yayılan bir hareketlilik söz konusu olur. Malcolm’ü az-çok tanıyan her insan, hücrelerindeki bu anlık değişimi mutlaka fark etmiş, hatta fark etmekle kalmayıp, Malcolm’ün o derin bakışıyla yüzleştiğini hissetmiştir.
İç dünyamı şöyle bir yokladığımda, “Malcolm beni neden bu kadar etkiliyor” diye düşünürüm. Karşıma çıkan yüzlerce cevaptan bana göre en değerli olanı şudur: Onunla aynı dönemde yaşamamış, dolayısıyla bizzat onu görmemiş bir insan olarak sadece fotoğraflarında ve vidyolarında gözlemlediğim samimi ve bir o kadar keskin bakışları.
Konuşma yaptığı yüzlerce toplantıda özgürlük manifestosu dillendirmesinin yanı sıra, şehit edildikten sonra geride tek kuruş miras bırakmaması dikkate değerdir. Özgürlük savunucularının arkalarında milyonlarca dolarlık servetler bırakarak fani aleme göçtüğü dünyamızda, eline geçen paraları son kuruşuna kadar mücadelesine harcayan Malcolm X’in bu tavrını önemsiyorum. Şunu da belirtmekte fayda var. X’in bu tavrını önemsemek sermaye düşmanlığı yaptığımız anlamına gelmemeli. Bu durum Malcolm X’in özgürlük mücadelesini diğer özgürlük mücadelelerinden ayrı kıldığı için dikkatimi çekiyor. Çünkü samimiyet ancak bu kadar somutlaşabilir.

Yaptığı kanunsuz işlerden dolayı tutuklanarak cezaevine gönderilen Malcolm X’in değişim süreci hapishanede başlamıştı. Kendi ifadesiyle hapishane onun için rahatça düşünebildiği bir okul olmuştu. Hapishane günlerinde arkadaşlık kurduğu, çok güzel konuşan ve sürekli kitap okuyan Bimbi isminde bir adam vardı. O Malcolm’ün hayatının şekillenmesinde başat rol oynadı. Malcolm bu dönemde hem geçmişinin ruhunda bıraktığı derin izleri silmeye çalışıyor, hem de sürekli olarak kendisini yeniliyordu. Özellikle, hapishanenin kütüphanesinde bulunan bütün kitapları okudu. Vaktinin büyük bir bölümünü kütüphanede geçiren X, hem okuyor, hem düşünüyor, hem de sorguluyordu. Bu anlamda onun en büyük aksiyonu zihninde gerçekleşmişti. Müslüman olan kardeşinin vesilesiyle İslam ile şereflenen Malcolm’üm Elijah Muhammed’e tabi olması, aksiyonunun madde planına taşınmasıydı.
Hapishanedeyken mektuplaştığı Siyah Müslümanlar Hareketi’nin Lideri Elijah Muhammed’in, tahliye edildikten sonra bir numaralı hatibi oldu. Etkileyici ve sağlam bir hitabeti vardı. Dolayısıyla kendisini dinleyenleri etkiliyor, ağzından çıkan her söz kabul görüyordu. Bununla birlikte Elijah’a yakınlığından dolayı hareket içerisinde düşmanları da çoğalıyordu. Ayrıca Malcolm İslam ile şereflenmiş fakat henüz İslam’ı tam anlamıyla idrak edememişti.

Malcolm X bu süreçte Hacc’a gitti. Beyazları mutlak düşman olarak gören bir ideolojinin içinde yetişmişti. Fakat, Hacc’da yaşadıkları çok farklıydı. On binlerce beyaz Müslümanla birarada Allah’a ibadet etmiş, birlikte oturup birlikte kalkmış, yiyeceklerini bile paylaşmıştı. Onun yabancısı olduğu İslam kardeşliği, hakikati bulmasına yardımcı oldu. Hacc’da gördüklerini ve yaşadıklarını Mekke’den yazdığı mektupla Amerika’daki kardeşlerine iletti ve ismini de El Hacc Malik El Şahbaz olarak değiştirdiğini söyledi.
Malcolm X’in değişen görüşleri Amerika’da şok etkisi yaptı. Nitekim, siyahların da beyazlarla birarada yaşayabileceğinden bahsediyordu. Yaşanan bu gelişmelerden sonra Malik El Şahbaz, Elijah Muhammed tarafından sözde dinden çıkarılarak cemaatten kovuldu.
Geçmişine ikinci kez kalın bir çizgi çeken Malik El Şahbaz, Amerika’ya döndüğünde Afrika - Amerika İslam Birliğini kurdu. Siyahlar ve beyazlar ayrım olmaksızın bu birliğe üye olabiliyordu.
Malik El Şahbaz, artık İttihad-ı İslam’ı savunuyor, bütün dünyada İslam Kardeşliği fikrine vurgu yapıyordu. Elbette ki bu görüşleri statükonun hoşuna gitmedi. Ayrıca Elijah Muhammed ve örgütü tarafından büyük tepki gördü. Artık eskiye nazaran daha çok düşmanı vardı. Çünkü düzenin temel direklerinin yanı başında hiç de azımsanmayacak büyüklükte bir dinamit patlatmıştı.

21 Şubat 1965 tarihinde konuşma yapacağı salonda herkes yerlerini almıştı. En ön sırada eşi ve çocukları oturuyordu. Konuşmasını yapmak için kürsüye geldi. Konuşmasına başladığı sırada salonda bir ses yankılandı: “Çek elini cebimden”. Dikkatler o noktaya yöneldiği anda salonda bir kargaşa çıktı. Malik El Şahbaz kardeşlerine sakin olmalarını telkin ederken silahlar ardı ardına patladı. Malik vücudunun çeşitli yerlerinden aldığı onlarca kurşun yarası sonucunda şehit oldu.
Şehadetinin üzerinden geçen 43 yıla rağmen Malcolm X’in aksiyonu kalplerdeki yerini koruyor. Nasıl ki Endülüs’ün yüreğimizde dinmeyen çağrışımları varsa, Malik El Şahbaz’ın da başta özgürlük, Müslüman kardeşliği ve İslam birliği olmak üzere günümüzde haddinden fazla ihtiyaç duyduğumuz ve ruhumuzda derin izler bırakan çağrışımları var. Bir isim olmaktan ziyade Malcolm X tavrıyla, duruşuyla ve aksiyonuyla kalplerimizde ilelebet yaşayacak. Sadece o dönemin Amerikalı Müslümanlarına değil, bugünün ve geleceğin Müslümanlarının da kalplerine hitap eden söylemleri unutulmayacak:

bir taş daha at.
bir şiir ateşle.
bir yumruk yükselt.
sesini yükselt.
bir çocuk yetiştir.
duvara bir slogan yaz.
şehitleri an.
bir hayal kur.
tarihine sahip çık.
sokaklara sahip çık.
bir slogan at.
bir tohum ek.
bir ateş yak.
terle.
bir yara sar.
bir dosta sevgi göster.
hakikati söyle.
arkanı kolla.
gökyüzüne bak.
iz bırakma.
aklını kullan.
işçilerden öğren.
bir yoldaşa öğret.
bir hücreyi ziyaret et.
bir savaş esiri kurtar.
kendi kalbini çal.
parolayı aklında tut.
bir füzeyi calişmaz hale getir.
bir fıkra anlat.
bir plan yap.
bir umut ışığı ol.
ismini değiştir.
bir teoriyi test et.
bir dogmaya meydan oku.
korkunu kullan.
bir damla gözyaşı akıt.
hainlerle hesaplaş.
ağırlığını hakkıyla taşı.
sevmek için mücadele et.
sevdiğini söyle.
sınırı aş.
sevdiğini bir daha söyle.”
Malcolm X
açıklamalı bir konu...
YanıtlaSil